‘Kendimi tanırsam eğer, başkasını da tanımaya hazır olurum’ diyorken ben, kendimin başka başka yönlerini başkası ile tanırken buldum kendimi. İçimde barındırdığım güzellikler kadar, yıllardır örtbas ettiğim eksiklerimle de selamlaşıyoruz son günlerde. Kendimle tanışmanın en güzel yanı da bu olsa gerek. Bir yandan içimde öldürdüğüm güzellikler bir başkasından cesaret bulup yeşeriyorken, diğer yandan eksiklerimle yüzleşiyorum. Onları tamam etmek, kendimden daha çok memnun olmak için çabalıyorum. Düştüğüm de oluyor çıktığım da. Aşağı yukarı yaparken aklı şaşıyor bazen grafiğimin. Neyse ki hayatın inişlerden ve çıkışlardan meydana geldiğini kabul edeli az zaman olmuyor.
Bende eksik olan ne varsa, onda mevcut sanki. Merak oluşuyor, tanımak anlam kazanıyor. Sadeliğin, gündeliğin, normalliğin ve saflığın çekiciliğini onda fark ediyorum. Ona içten kelimeler armağan etmek istiyorum. Benim için önemlidir, kelimeler. Çünkü onlar, bir araya geldiklerinde şarkı söyleyebilirler ya da sevgi dolu sıcacık gözyaşları olup onun yeşile çalan gözlerine yerleşebilirler.
Yalnızlığı kutsayan umutsuzluğumu, yol arkadaşım yapmışımdır. Duvarlar örmüş, beklentisizliği sevmişimdir. Kapımı tıklatmış, açmamışımdır. O, kapının açılma ihtimaline sarıldıkça kapı aralanıvermiştir. Sonra, gülücüklü günler süzülmüştür içeriye. Hikâye böyle gelişmiştir.
Hikâyenin kahramanını kendim sanmam ise en büyük yanılgımdır. Dimdik duran, sakin kalan, umutlu olan, inançlı olan hep o olmuştur. Şikayet etmeden, eksiklerimi de severek tamamlanma fırsatını vermiştir bana.
Sevmek için sevilmeyi şart koşmadığın için teşekkür ederim kıymetli insan.
Kendimi tanımak kadar güzel seni tanımak, kendimi sevmek kadar güzel seni sevmek.
dört haziran ikibinondokuz / bayram hediyesi